Yanan Ormanlarda Ağaçlandırma Önerileri
Vahşi yangınları acı bir şekilde tecrübe ettik. 44 ilimizde 158’in üzerinde yangın çıktı. Tam zarar tespiti yapılamamış olsa da yaklaşık 130 bin hektar alan (ha) büyüklüğünde ormanın yandığı tahmin ediliyor. Bu daha önce Türkiye topraklarında yaşamadığımız ölçekte bir zarara karşılık geliyor.
Ormanlar dünyadaki karbon emisyonlarının yüzde 25’inin emilimini sağlar. Ormanlar karbon saklamanın yanı sıra, su kaynakları yaratma, toprak kaybını ve çölleşmeyi önleme, olağanüstü hava şartlarının oluşmasını azaltma gibi çok kritik eko sistem hizmetleri sunar. Biyoçeşitliliğin yüzde 80’i ormanlarda yaşar. Ormanlar dünyada 1.6 milyar insanın geçim kaynağını sağlarken, 300 milyon insanın ise barınma ihtiyacını karşılıyor.
Peki biz bu ormanları nasıl kaybettik? Yerine koymak nasıl olacak? Yangınların oluşmasını önlemek için ve yeniden olması durumunda ne yapacağız?
Bu sorulara cevap bulmak, acılarımızı dindirmese de, sorumluluk alarak iklim krizi ile mücadele için bizleri daha güçlü kılacaktır.
Orman yangınları neden oldu?
Bilim insanları son dönemde farklı mecralarda orman yangınlarının oluşma ve büyüme sebeplerini kamuoyu ile paylaşıyorlar. Bu noktada bilim tek rehberimiz olmalıdır. Özetle sebepler şöyle sıralanabilir:
İnsan kaynaklı sebepler
Orman yangınlarının volkan patlaması, meteor düşmesi, yıldırım düşmesi gibi sebeplerden oluşma olasılığı sadece yüzde 10’dur. Her 10 yangından 9’u insan kaynaklıdır. Bunlar kötü niyetli, planlı kundaklamalar olabileceği gibi, sorumluluğu organize bir kaynağa atmak bireysel veya kamusal sorumlulukları kolaylıkla göz ardı etmek anlamına da gelecektir. 6 ay evvel ormanlık araziye atılan bir cam şişe, yoldan geçerken fırlatılan bir izmarit kolaylıkla bu yangınlara sebep olabilir. Nitekim istatistiklere göre, yangınların yüzde 47’sinin sebebi dikkatsizlik, anız yakmak, vs.
İnsan ayak izi ormanlık arazilerin içine doğru hızla yayılmaktadır. Özellikle güney ve batı bölgelerde yayılmış olan müstakil yazlık ev kültürü, ormanlık arazilerin rant değerlerini arttırarak, hem tahribat vermiş hem de eko sistemi yani tüm türlerin ve canlıların yaşamsal alanlarını tahrip etmiştir.
Özetle, insan ayakizi çevreye zarar vererek, korumaya yönelik bir bilinç ve sorumluluk içermemektedir.
Küresel iklim krizi
Endüstri devriminin başından beri 1 C’den fazla yükselen sıcaklıklar kendini farklı yerlerde farklı şekilde yaşanan olağanüstü değişikliklerle gösteriyor.
Akdeniz havzasında sıcaklığın artması, nemin azalması hem yangınların sayısının artmasına hem de yangın alanının genişlemesine sebep olmuştur. Bu dönemde çok etkili ve uzun bir sıcak hava dalgası yaşadık.
Yangının etkisinin kızılçamdan veya herhangi bir türden olduğunu söylemek bilimsel değildir. Bu dönemde yangını genişletmekle suçlanan kızılçam, toplam çamların ancak yüzde 20’sini oluşturuyor.
Bu ağaç türü Akdeniz havzasında milyarlarca yıldır sıcak koşullara uyum sağlamıştır. Kurak ve yarı kurak koşullarda yaşama özelliği kazanarak, özellikle Ege ve Akdeniz sahillerinin ağacı olarak yerini almıştır. Yani hiçbir yangında çamlar suçlu değildir, yerine zeytin veya meyve ağacı dikilerek bu yangınlar engellenemez. Ayrıca konu sadece ağacın türü olmayıp, sürdürülebilir bir orman varlığı için birçok endemik (maki, ballıgiller familyası, vs) türün bir arada yaşaması önemlidir.
Önlemek için ne yapmalıyız?
Yaşam Biçimlerimizin Değişmesi
Küresel ısınmanın ortalama 1,5 dereceden fazla olması durumunda yangınlar, seller, kasırgalar gibi olağanüstü meteorolojik olayların yaşanma sıklığının artacağı artık birçok bilimsel çalışmada açıkça görülebilmektedir.
O halde çevrenin kaynaklarını bu hızla tüketmeye devam edemeyiz. Örneğin doğanın, ormanların içerisinde yılda ortalama sadece 30 gün kullanılan evler yapamayız.
Madenlerin, HES’lerin, çöp toplama alanlarının, kısacası hızla artan insan aktivitesini destekleyecek kaynakların kullanımına yönelik alanların doğanın dengesini bozmayacak şekilde planlanması gerekir.
Göçlerin sebeplerini anlayıp etkilerini sosyal yaşam ve doğa ile uyumlu olacak şekilde planlamak zorundayız. Yanan alanların ormanlık alan olarak yeniden kazandırılması, ormansızlaşma ve iklim krizi mücadelesi için kaçınılmaz ve acildir.
Önleme ve Mücadele için Bilinçlenme
Orman yangınlarının engellenmesi ve mücadelesi için halkın, kitlelerin bilinçlendirilmesi gerekir.
Her birey kendi sorumluluklarını taşımalıdır. Nasıl koruyacağımızı, neleri yapmamız veya asla yapmamamız gerektiğini, yangın durumunda nasıl hareket etmemiz gerektiğini çok iyi bilmeliyiz. Bunun için bu alanda eğitimli ve organize bir güç olabilmeliyiz.
Devlet kurumlarına bu noktada önemli sorumluluklar düşmektedir. Yeni yangınlar çıkmaması için son derece sıkı denetimler yapılmalı, çıkması durumunda ise hızla söndürebilmek için bilimsel yol ve yöntemler belirlenmelidir. Bu alanda yetersiz kalınırsa son yaşadığımız felakette olduğu gibi çok ağır bedeller kaçınılmaz olur.
Bu kapsamda atılması gereken önemli bir adım da sistem düşüncesi ile bölgesel reçetelerin oluşturulmasıdır. Bu amaçla iklim değişikliğine bağlı yangınların araştırılmasına yönelik yapılar oluşturulabilir.
Yeniden ağaçlandırma için önerilen yöntemler
Konunun uzmanı akademisyenlerin önerilerinden derlediklerimi şöyle özetlemek istiyorum;
- Orman Bakanlığı planlanan bütün kesimleri durdurmalı, daha fazla ağaç kaybını engellemelidir.
- Yanan alanlarda mutlaka uzmanların bilimsel önerileri doğrultusunda hangi ağaçlara nasıl müdahale edileceği belirlenerek, temizlenmesi gerekenler hızlıca kesilerek alandan çıkarılmalıdır.
- Yanan her ağacın yerine fidan dikilmemeli, eko sistemin kendi kendini yenilemesine fırsat tanınmalıdır.
- Yanan ağaçlar 30 yaş ve üzeri ise doğal süreç ile yönetilerek, temizlenme sonrası doğal haline bırakılmalı, kendi kendine yeşermesi beklenmelidir. Kökleri canlı kalanlar bir sene sonra sürgün vermeye başlayacaktır. Doğal flora geri gelecektir. Kızılçamın buradaki avantajı, tohumlarının yangından zarar görmemesi ve hayat verebilmesidir.
- Yanan ağaçlar 30 yaşın altındaysa fidan dikimi ile ağaçlandırma yapılmalıdır.
- Yanan alanlarda ne tür ağaçlar dikileceği bölgenin eko sistemine bakılarak karar verilmelidir. Maki olan yerlerde ağaç yetişmez ancak bu alanlar endemik türlerin korunması için çok önemlidir. Bu ağaçların yerine meyve ağaçlarının dikilmesi doğru değildir. Örneğin zeytin ağacı altı boş ve sulama ihtiyacı olan bir bitkidir. Dolayısıyla ormanların yerine meyve ağaçları dikilemez.
Bu yazı yesilhaber.net‘te yayımlanmıştır.