Sürdürülebilirlik Türkiye Özel Sektörü Için Neden Önemli?
Dünyada sürdürülebilirlik gündeminde bölgeler ve ülkeler arasında farklı seviyelerde uygulamalar olduğunu görsek de, küresel ekonomik dengelerin yanısıra, artan çevresel ve sosyal baskılar sebebiyle, Türkiye’de özel sektörün bu konuya stratejik açıdan yaklaşması ve yönetim sisteminin merkezine alması gerektiğine inanmaktayız.
Neden?
Türkiye’de bu konudaki kanuni zorunlulukların henüz oluşmakta olduğunu ama dünyada, Türkiye’nin de parçası olacağını düşündüğümüz protokol ve anlaşmaların artacağını düşünmeliyiz.
Ötesinde, Borsa İstanbul’un, Sürdürülebilirlik Endeksi üzerinde çalıştığını ve Endeksin amacının,
‘Borsa İstanbul’da işlem gören ve kurumsal sürdürülebilirlik performansları üst seviyede olan şirketlerin yer alacağı bir endeks oluşturulması, Türkiye’de ve özellikle Borsa İstanbul şirketleri arasında sürdürülebilirlik konusundaki anlayış, bilgi ve uygulamaların artması’ (1)
olacağını duyurmuştur. Borsa İstanbul bunun şirketlere uzun vadede değer yaratmak, çevresel ve sosyal faktörlerin kurumsal yönetim ilkeleri ile birlikte şirket faaliyetlerine ve karar mekanizmalarına uyarlanması ve bu konulardan kaynaklanan risklerin yönetilmesi olduğunu söylemektedir.
Ancak özel sektörün, yaptırımlar haricinde, pazar mekanizmaları doğrultusunda hareket ettikleri hepimizin bildiği bir gerçektir. Bu açıdan tüm şirketlerin sürdürülebilirlik etrafında ne gibi fırsat ve risklerinin olduğunu anlaması gerekmektedir.
Unilever’in dünya CEO’su Paul Polman, 4 Kasım 2013’de Sabancı Üniversitesinde yaptığı konuşmada ‘alışılagelmişin ötesinde bir iş modeli yaratmak ve bununla dünyayı daha bir yer yapmak istediklerini’ söylerek, ‘Sürdürülebilir Yaşam Planı’ (2) çerçevesinde hedeflerinin iş hacmini 2020’e kadar ikiye katlayarak, çevresel ve sosyal katkılarını iyileştirmek olduğunu paylaşmıştır.
WBSCD (Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi)’in eski direktörü Matthew J Kiernan ‘Investing in a Sustainable World’ (3) adlı kitabında finansal kuruluşların sürdürülebilir şirketlere yatırım yapmasını desteklemek amacı ile yaptıkları on beş seneye dayanan araştırmaların ‘sürdürülebilirlik performansı yüksek olan, çevresel ve sosyal konularda da kendilerini iyi konumlandırmış şirketlerin çok yüksek finansal getirileri olduğunu kanıtladığından’ bahsetmektedir. Kitapta çevresel ve sosyal konu ve problemlerin esasında rekabetçi olmak ve yüksek finansal performans sağlamak için birer fırsat olabileceğine değinilmektedir. Diğer taraftan da, sürdürülebilirlik konusunda yeterli insiyatif alınmadığında ise, şirketlerin çevresel ve sosyal konulardan kaynaklı önemli riskleri olduğu bulgularına değinilmektedir (operasyonel riskler, cezalara bağlı bilanço riskleri, maliyet riskleri, iş sürekliliği riskleri, marka ve şirket prestiji riskleri gibi konularda..)
Türkiye iş dünyası, sürdürülebilirlik adına çok önemli bir etkinliğe, WBSCD’in (Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi) toplantısına ev sahipliği yapmıştır. Dünyanın önde gelen CEO’ları tarafından yönlendirilen WBSCD amacını ‘daha sürdürülebilir bir iş dünyası, toplum ve çevre için şirketleri canlandırmak, fikirsel liderlik ve etkin yandaşlık yapmak’ olarak koymaktadır.
Bu amacı, 6 Kasım 2013 toplantısında WBSCD’nin Türkiye bacağı İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Başkanı Galya Frayman Molinas (Coca Cola Türkiye Başkanı) şu şekilde iş dünyasına iletmiştir:
“Türkiye’nin hızlı büyüyen, yatırım yapmak için cazip bir ülke. Elbette büyürken, yerel ve uluslar arası sermayenin yaptıkları yatırımlarda sürdürülebilirlik yaklaşımını göz önünde bulundurması gerekiyor. Sürdürebilir kalkınmanın ekonomik ve sosyal politikaların odağında daha güçlü yer alabilmesi için küresel ortak anlayışların ve işbirliklerinin geliştirilmesine duyulan ihtiyaç devam ediyor. Bizler sizlerle çalışmak ve güçlerimizi birleştirerek hedeflerimize ulaşmak istiyoruz.” (4)
Dünyanın önde gelen küresel kuruluşları sürdürülebilirlik etrafında bu kadar stratejik adımlar atarken, liderlik ve yönetim zamanlarının önemli kısmını bu planların yapılması ve yürütülmesine ayırırken, Türkiye’de özel sektörün bunların dışında kalması mümkün değildir. Kanunsal gerekliliklerin olup olmamasından bağımsız, küresel oyuncularla rekabet edebilmek ve /veya onların tedarik zincirlerinde bulunabilmek hedefiyle her firmanın bir sürdürlebilirlik planı olmalıdır.
Planlama yaparken neler düşünülmedir:
– Değişen enerji fiyatları kimsenin istediği ve beklediği bir durum değildir. Ötesinde petrolün artık ucuzlamayacağı, yenilenebilir enerji üretiminin her geçen gün daha rekabetçi olacağı göz önünde bulundurulmalıdır. (Çin’in bu konudaki yatırımları dikkat çekmelidir)
– Yeşil Binalar işletim maliyetlerinde %30-40 fayda sağlarken, bu şekilde üretilmeyen binalar ne kadar ve ne fiyatlarla talep görebilecektir?
– Çevre risklerini gözönüne almadan üretim, dağıtım yapan firmalar risklerini nasıl ve kime sigortalayabileceklerdir? Sigorta şirketlerinin bu riskleri değerlendirme bakışı gün geçtikçe daha ‘dikkatli’ olmaktadır.
– Genç yetenekleri firmalarımıza nasıl çekeceğiz? Sadece gelişmiş ülkelerde değil, Türkiye’de de gençlerimiz iş yerlerinden çevresel ve sosyal duyarlılık beklemekte, seçimlerini bu doğrultuda yapmaktadırlar.
– Yatırımcılar, sürdürlebilirlik planlarına güvendikleri şirketlere yatırım yapacaklardır. Deutschebank’ın 2010/11/12’da yayınladığı ‘Investing in Climate Change’ raporları (5) Goldman Sachs’ in Küresel Sorumlu Yatırım Stratejisi’ne bağlılığını ifadesi ve yatırımlarını Çevresel, Sosyal ve Yönetişimsel kriterlerin ölçümlenmesi için oluşturdukları 60+ faktörlü yöntemle yaptıklarını söylemesi (6) bu gidişatta önemli fikirler vermektedir.
Liste her sektörün dinamiklerine ve şirketlerin kendi yapılarına göre farklılık gösterebilir ama Sürdürülebilirlik Planları’nın oluşturulması ve uygulamalarının liderlerin insiyatifinde takip edilmesi Türkiye’de özel sektörün ‘olmazsa olmaz’ıdır.
Sürdürülebilirlik planları yaparken nelere dikkat edilmelidir?:
– Her firmanın sektörel ve şirket dinamikleri düşünülmelidir.
– Bu konudaki doğru verilere bakılmalı, raporlar odaklı olarak oluşturulmalı ve incelenmelidir.
– Riskler ve fırsatlar iyi tanımlanmalıdır.
– Değerlendirmeler çevresel, sosyal ve ekonomik boyutta yapılmalıdır.
– Yapılacak planlarla ilgili yatırım planı oluşturulmalıdır; sonuçta bu önemli bir iş kararıdır.
– Geçiş dönemi, kaynakları, yöntemleri iyi belirlenmelidir; bu konu şirketler için önemli bir dönüşüm projesi olabilir.
– Tüm yatırım projeleri gibi, ölçümleme & değerlendirme yöntemleri ve anahtar performans göstergeleri belirlenmelidir.
– Liderlik bakış açısı ve iletişim yöntemi tanımlanmalıdır.
Bizler sürdürlebilirlik gündeminin iş yapış şekillerimizde çok önemli dönüşümlere yol açacağına, Türkiye’de özel sektörün bu konuya gerekli önceliği vermesi gerektiğine inanıyoruz.
Bu geniş konu kapsamında, yukarıda giriş seviyesinde değindiğimiz konu başlıklarını zaman içinde detaylandırmaya devam edeceğiz.
Nice güzel haber ve başarı hikayesi paylaşmak dileğiyle.
(1) http://borsaistanbul.com/endeksler/bist-pay-endeksleri/surdurulebilirlik-endeksi
(2) http://www.unilever.com.tr/sustainable-living/uslp/
(3) Kiernan, Matthew J., Investing in a sustainable world: why GREEN is the new color of money on Wall Street , New York : Amacom, 2009
(4) http://www.tbcsd.org/Content/OverView/76/WBCSDKonseyToplantisi.aspx
(5) http://www.dbcca.com/dbcca/EN/investment-research/investment_research_2361.jsp
(6) http://www.goldmansachs.com/citizenship/environmental-stewardship-and-sustainability/environmental-markets/investment-management.html