Sürdürülebilirlik İçin Kadınlar
Sürdürülebilir kalkınma kadınların kalkınması ile gerçekleşecek. Bunu sağlamak sadece devletlere değil, özel sektöre de önemli bir sorumluluk getiriyor. Erkek ve kadın liderlerin gündeminde bu öncelik olmalı.
Sürdürülebilirlik yolculuğu hem mevcut düzenin problemlerinin en çok kadınları etkilemesi hem de yine çözümün kadınların sistemin içerisine girmesi ile mümkün olduğu için kritik bir önem taşıyor.
Açlık ve fakirlikten iklim değişikliğine, eğitimden fırsat eşitliğine; sağlıktan ve su kaynaklarına erişilebilirlikten insana yakışır bir iş ve ekonomik büyümeye yani özetle Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin (SKH) hepsinin altında kadınların eşitsiz durumunu düzeltilmesine yönelik alanlar görebiliyoruz. Ötesinde, bu durum değişmez ise hedeflere ulaşmak da olanaksız görünüyor.
Bu sebeple temiz enerji, açlık ve yoksulluk ile mücadele hedefleri yanı sıra 5. hedef olan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” önceliklendiriliyor ve sadece devletlerin değil özel sektörün de bu konuya eğilmesini talep ediliyor. Evet, sürdürülebilir kalkınma kadınların kalkınması ile gerçekleşecek. Bunu sağlamak sadece devletlere değil, özel sektöre de önemli bir sorumluluk getiriyor. Erkek ve kadın liderlerin gündeminde bu öncelik olmalı.
Bu yazıda, SKH’lerin Hedefleri’nin kabulünden bu yana geçen üç senede, özel sektör dinamikleri ve liderlik gündemi açısından konuya yer vermek istiyoruz.
Karar Verme Döngülerinde Kadının Yeri Ne?
Ocak 2019’da Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu sürdürülebilirlik açısından önemli mesajlar içerse de katılımcıların sadece %22’si kadındı. Dünyanın ekonomi adına önde gelen devlet, özel sektör, sivil toplum ve akademi liderlerinin geleceği tartıştığı bu ortamda kadın sesi maalesef az duyuldu.
McKinsey ve LeanIn.Org tarafından dört yıldır yapılan “Çalışma Hayatında Kadın” araştırmasının 2018 raporunda cinsiyet eşitliği konusundaki ilerlemenin ne kadar yavaş olduğu belirtiliyor. Kuzey Amerika’da 279 şirketten 64 bin çalışan ile yapılan çalışma beyaz yakada eşit sayılarda kadın ve erkek olmasına rağmen yukarı doğru ilerlemede kadın sayısının çok azaldığını gösteriyor:
- C+ seviyesinde her beş kişiden sadece biri kadın (teknoloji, mühendislik alanlarında ve renkli ırktan kadın için bu oran daha da aleyhte).
- Cinsiyet dengesi olmayan ortamlarda kadın kararları daha fazla sorgulanıyor (erkekler için %32 iken kadınlar için %49).
- Kadınlar daha tecrübesiz olarak algılanıyor (erkekler için %15 iken kadınlar için %35).
- Profesyonellik dışı ve yanlış anlaşılan yorumlarla karşılaşıyorlar (erkekler için %14 iken kadınlar için %24).
Diğer bir konu ise dijitalleşme sürecinde olan dünyada, kadın bakış açısının teknolojik ve tasarımsal süreçte yer almaması. Bazı rakamlar ile durum şöyle:
- Dünyada dijital sektörlerde çalışan erkeklerin sayısı kadınların 3,1 katı.
- Bilgi teknolojilerindeki kadın yönetici oranı sadece %19, uygulama geliştiriciler seviyesinde ise bu oran %10.
- Liderlik açısından bakıldığında da kadının temsili son derece düşük. Silikon Vadisi’ndeki şirketlerde bile yönetici pozisyonlardaki kadınların oranı %11. Kadınların sahip oldukları teknolojik startup’ların oranı sadece %5.
Gelecekteki fırsatların e-iş’ler etrafında olacağı düşünülürse, bu durumun kadınların eşitsizliğini artıracak potansiyel bir problem olduğu görülüyor. Bu zorluklara rağmen bize ümit veren gelişmelere bakmakta fayda var…
Kadının Güçlenmesi İçin İnisiyatifler
Global Compact çatısı altında olan “Kadının Güçlenme Prensipleri” (Women’s Empowerment Principles) yedi maddede bunun nasıl olacağının yöntemlerini gösteriyor. Diğer bir örnek BSR’ın “Kadına Yatırım Yapın” (Invest in Women) platformu. İçinde Intel, Dell, Estee Lauder, Kate Spade, PepsiCo ve Ikea gibi şirketlerin olduğu bu ortamda, kadınların işlerin kârlılığına katkıları tanımlanarak kadının güçlenmesine katkıda bulunmak amaçlanıyor.
Ünlü çevreci Paul Hawken tarafından geliştirilen Project Drawdown’un rakamlarına göre kadınlar dünyadaki tarımsal üretimin %43’ünü, fakir bölgelerde ise %60-80’ini yapıyor. Dolayısıyla kadının güçlendirilip küçük tarımsal işletme sahibi yapılması, gıda güvenliği ve iklim mücadelesi açısından en kritik adımlardan olmalı. Bu doğrultuda büyük yiyecek şirketleri, çiftçi ve küçük işletmeler etrafındaki iş birlikteliklerini kadınlar üzerinden kurgulamaya çalışıyor.
Intel, Sodexo, eBay, Deloitte gibi şirketler kadınların işte kalmalarının desteklenmesi ve kadın becerilerinin öne çıkarılması için mentorluk programları başlatmış durumdalar.
Bu güzel gelişmeler paralelinde Washington merkezli bir düşünce kuruluşu olan ICRW (International Center for Research on Women), şirketlerin kadının güçlenmesi için 300 milyon dolarlık bağış veya doğrudan yatırım yapmış olduğunu hesaplamış. Bu fonlar, kadınlara iş fırsatları yaratma, iş eğitimleri verme veya kredi/borç sağlama için kullanılmış.
Bir diğer konu da özel sektörün kadının sosyal hayatta olan güçlenmesine destek vermesi.
Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından, TÜSİAD’ın işbirliği ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) ile Sabancı Vakfı’nın desteği ile şirketlerin, çalışanlarının yakın ilişkide maruz kaldıkları şiddete karşı harekete geçmelerini sağlamaya yönelik başlatılan “İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı Projesi”, aile içi şiddet gibi çalışılması zor bir alanda iş dünyasının meselenin üzerini örtmeyip cesaretle ele almasını, sorunun çözümü için elini taşın altına koyması hedefleniyor. Cansen Başaran Symes başkanlığında oluşturulan ve Oya Ünlü Kızıl tarafından yönetilen çalışma grubu, 4 Şubat 2019 günü Sabancı Center’da yapılan son toplantıda, iş dünyasının aile içi şiddetle mücadelede aktif rol alması ve somut çözüm önerileri sunması için farklı aktör bir araya geldi.
Bu noktada önerimiz kadın odaklı kalkınma bakış açısının tüm özel sektör açısından ivedilikle benimsenmesi, yukarıda belirtilen inisiyatiflerin yaygınlaşması ve özel sektörün bunu “iyi bir şey yapmak”tan öte görüp buradaki fırsatları ve riskleri iyi değerlendirmesi. Fonların kadının ekonomik olarak güçlenmesini sağlamak için kullanılması, örneğin becerilerinin veya fırsatların artırılması, tarımdaki gibi kadınların sistemi besleyenler olarak güçlendirilmesi hem bu fonların hem de programların etkinliğini şüphesiz artıracaktır. Bu dönüşümü mümkün kılacak olan da şüphesiz ki hem kadın hem de erkek liderlik vizyonudur.
Sürdürülebilirlikte İlham Veren Kadınlar
Rachel Carson: 1962 senesinde yazdığı Sessiz Bahar isimli kitap ile kimyasal ilaçlamanın tüm ekosistem üzerinde çok büyük bir tehlike yarattığını söylemeye cesaret eden ilk kişi, biyolog ve akademisyen. Yaşadığı devirde ses getiren kitabını aynı yaz New York Times Gazetesi “Sessiz Bahar şimdi Gürültülü bir Yaz” başlığıyla vermiş, çevre zararı ve insan sağlığı etrafında duyarlılık yaratmış, DDT’lerin yasaklanmasına giden süreci başlatmıştır.
Donella Meadows: 1972 senesinde MIT’den arkadaşları ile hazırladığı “Limits to GrowthBüyümenin Sınırları” araştırması ile insan aktivitelerinin dünya sistemleri üzerinde 2070’e kadar geri dönülmez bir zarar yaratacağını söyleyen araştırmacı, akademisyen ve aktivist. Bugün yaşadığımız problemlerin doğrusal düşünce sisteminden kaynaklı olduğunu ve çarenin doğa bakış açısından gelen sistem düşüncesinde ve “sistemler ile dans etmek” olduğunu ilk defa söylemiştir.
Janine Benyus: Yaşananların insanın doğa ile ilişkisinin bozulmasından kaynaklı olduğunu, çarenin ise doğaya bakarak yapılan tasarımdan geldiğini söyleyen biyolog, inovasyon danışmanı ve yazar. “Biyomimetik” (doğayı taklit eden) tasarım ve üretimin gelişmesi için çalışıyor.
Ellen MacArthur: Dört yaşından beri yaptığı yelken sporunda 2005 senesinde dünya turunu en hızlı tamamlayan kişi olmuşken hayat tutkusu olan yelkeni bir kenara bırakıp “döngüsel ekonomi” bakış açısının yaygınlaşması için çalışmaya başladı. “Doğada ne varsa o kadar var, fazlası yok” diyerek kaynakların yaşam döngüsü içerisinde asla kaybolmadan var olabilmeleri için tasarım ve süreçler geliştirilmesine ve döngüsel ekonominin dünya liderlik gündemini dönüştürmesine çabalıyor.
Greta Thunberg: 2019 Davos Zirvesi’de dünyanın önde gelen liderleri önünde “Sorumsuz davranıyorsunuz, eviniz yanıyor ve siz bunun farkında değilsiniz” diyen 16 yaşındaki İsveçli aktivist. Dünya düzenindeki yanlışlara açık bir şekilde dikkat çekmeye çalışıyor ve gençlere olan umudumuzu ortaya koyuyor.