PARİS SONRASI ‘SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İNOVASYONU’ DÖNEMİ
Paris COP21 dönemi öncesinde, sırasında ve sonrasında tartışmalı bir dönem yarattı: Paris’ten beklenti neydi? Ne oldu? Olan şeyler yeterli miydi? Ülkelerin iklim taahhütleri yeterli miydi? Ötesinde bu taahhütler konusunda ne kadar ciddi idiler?
Biz bu noktada Paris COP21 Zirvesi’nin yüksek seviyede hangi mesajlar verdiğine bakıp önümüzdeki döneme odaklanmanın önemli olduğunu düşünüyoruz.
Zirve sonunda ne olduğunu biliyoruz?: (*)
- Paris Anlaşması 187 ülkenin 2020 itibariyle emisyon azaltmalarına yönelik kalıcı ve kanuni bir alt yapı sunmaktadır.
- Dünyadaki emisyonların %55’ine sebep olan 55 ülkenin altına imza atmasıyla devreye girecektir. Bu, 2016 senesinin önemli bir beklentisidir.
- Her 5 senede bir ülkeler taahhütlerini gözden geçirip güncelleyeceklerdir ki bu şu an verilen toplam taahhütlerin 2.7⁰C ısınmaya karşılık geldiği durumda gereklidir.
- İklim hareketini hızlandırmaya yönelik çalışmaların hemen başlamasına karar verilmiştir.
Zirvenin başarısı ne idi?
Fransa başkanlığındaki dönemin başarısı bu kadar çok ülke tarafından kabul gören ve birçok yorumda söylendiği gibi ‘iddialı’ bir anlaşma zemini hazırlamış olmasıdır. Eylül ayında Birleşmiş Milletler düzeyinde kabul edilen Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve Kasım ayındaki G20 zirvesinin sonuçlarının devamlılığını getirmiştir.
Bunun ötesinde bölgeleri, şehirleri, yatırımcıları ve şirketleri biraraya getirerek iklim hareketi gündemi yaratmak konusunda farklı bir ivme yaratmıştır.
Dünyanın en büyük mega şehirlerinin yer aldığı C40 Forum, C40 Belediye Başkanları’nın kendi şehirlerinde iklim değişikliği konusundaki liderliklerine sahne olmuştur. Düşük karbonlu ulaşım, enerji verimliliği, sıfır-karbon insiyatiflerinin yaratılması, iklim değişiklikleri ile mücadele ve uyum, finansman yöntemleri, inovasyon, kamu-özel sektör işbirliktelikleri konularının kapsandığı oturumlarda iklim için şehirler düzeyinde yapılacak çalışmaların ortak paylaşım modeli ve bunların faydalı konuşulmuştur. (**)
İş dünyası için önemli bir çatı örgütü olan WBCSD “Low Carbon Technology Partnerships Initiative (LCTPI)” kapsamında şirketleri ve paydaları düşük karbonlu teknoloji işbirlikteliklerine davet etmiş ve küresel ısınmanın 2⁰C’de sınırlandırılmasına yönelik çalışma zemini oluşturmuştur. (***)
Sivil toplum kuruluşlarını Birleşmiş Milletler çatısı altında biraraya getiren ‘Climate Generations’ ve sadece birkaç hafta önce yaşanan talihsiz terör saldırısının getirdiği hüzüne rağmen yapılan activist gösteriler, Zirve’ye renk kattı. Grand Palais içi ve önünde çocuk büyük herkesin konunun içinde olabileceği mekanlara dönüştü.
Bizim için Zirve’nin en ilgi çekici konusu, tüm Zirve’deki aktörleri biraraya getiren ve geleceğin nasıl tasarlanacağının konuşulduğu ‘Sustainability Innovation Forum’ oldu. Burada neler konuşuldu? %100 karbonsuz bir hayat nasıl olacak? Ulaşım ve araçları nasıl olacak? Solar uçak fikri nasıl çıktı ve gelişmesi planlanıyor? Şehirlerimiz nasıl yerler olacak? Finansman modelleri nasıl olmalı? Yaratıcı iş modelleri neler içeriyor? Tüm bu konular, politik tartışmalardan uzak bir atmosferde, ileriye bakarak, uygulamaya yönelik konuşuldu. ‘Kurtarılmış yemek’ler yendi, gençler dinlendi.
Sırada neler var?
Şu sıralar Davos’ta devam eden World Economic Forum’da iş dünyası ve yatırımcılar Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve COP21 kararlarının kendi iş modelleri için neler getireceğini tartışıyorlar.
Nisan ve Mayıs’ta önemli toplantı dizileri var. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve COP21 sonuçlarının hangi BM yapıları üzerine konumlandırılacağı, kalkınma finansmanının iklim hedefleri doğrultusunda nasıl yapılacağı, Paris sonrası G7 liderlerin değerlendirmeleri buralarda konuşulacak önemli gündemler olacak.
Organizasyonlar için gelecek nasıl olacak?
BM Sürdürülebilirlik Kalkınma Hedefleri ve Paris sonrası İklim Hareketi, tüm yapılara geleneksel iş yapış şekillerimiz ile yönetilemeyecek bir karmaşa oluşturmaktadır. Yeni yapı inovasyon üzerinden performansı arttırmayı ve bunu sürdürülebilir kalkınmanın tüm alanlarında (çevresel, sosyal ve ekonomik) yapmayı gerektiriyor.
Bu yeni çerçeve, farklı düşünmeyi, yenilikçiliği stratejinin merkezine koymayı, değişim risklerini göze alabilmeyi gerektiriyor.
Örneğin temiz enerji araştırması için aralarında Microsoft Kurucusu Bill Gates, Virgin Kurucusu Sir Richard Branson ve Facebook Kurucusu Mark Zuckenberg’in aralarında bulunduğu koalisyonun (RE100 Grubu) Paris’in ilk günü yaptıkları açıklama çok dikkat çekicidir. Sadece Gates’in yeşil enerji yatırımlarını $2 Milyara çıkarttığını söyleyerek ülke devletlerine rol modeli olmuştur.
Avrupa’nın devleri Ikea ve Unilever, her fırsatta ‘sıfır karbon’ hedeflerine ulaşmakta ne kadar ciddi olduklarını söylemektedirler.
Paris bu noktada büyük şirketlerin enerji kararları üzerinde önemli bir etki yapmıştır. Enerji kararının bir satın alma konusu olmanın ötesinde, yenilenebilir enerjiye, özellikle güneşe, nasıl geçileceğinin merkezi olarak planlanacağı stratejik bir karar olduğu vurgulanmaktadır. Tüm değer zincirinde karbon ayak izinin azaltılması odaklı olacaklardır. Yakın gelecekteki müşteri kitlelerinin, bu yüzyıl içinde doğanların, artık bu değerlere sahip şirketlerle ilişki kurmayacağını düşüneceklerdir.
Özetle, Paris COP21 Zirvesi ile son bulan 2015 senesi sürdürülebilirlik yılında, sürdürülebilir kalkınmanın başka alternatifi olmadığı, sıfır karbonizasyon döneminin yüzyıl ortalarında mümkün olduğu kabul edilmiştir. Bu kolay bir yol değildir ancak inovasyonun sürdürülebilir olması ile hayata geçebilir.
Bu yolculukla umutlu olmaya ve insan aklı ve yaratıcılığına güvenmeye devam edeceğiz.
Gülin Yücel
Sustineo Istanbul
(*) http://unfccc.int/meetings/paris_nov_2015/in-session/items/9320.php
(**) http://www.c40.org/events/c40-forum
(***)http://lctpi.wbcsdservers.org/
2016 Senesinin Önemli İklim Zirveleri:
http://http://www.e3g.org/docs/c5.JPG
http://http://www.e3g.org/docs/c6.JPG
http://www.e3g.org/library/judging-cop21-outcome-and-whats-next-for-climate-action