Küresel Hedeflere Ulaşmada Özel Sektör Bakış Açısı Ne Olmalı?
Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH), gezegenin sorunlarına yönelik önemli başlıklar. Ancak bilinen iş yapış yöntemleri ve teknolojiler, çözümlerin oluşması için yeterli değil. Bu hedeflere ulaşmak için özel sektörün fırsatları görmesi ve buna yönelik çözüm üretmeye, teknoloji üretmeye odaklı olması gerekli. Dolayısıyla SKH’lerin gerçekleşmesi, özel sektörün buna yönelik çalışma istekliliği ve ortaya çıkardıkları ile doğru orantılı.
30 Kasım tarihinde Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği tarafından düzenlenen 9. Kurumsal Sosyal Sorumluluk Pazaryeri’nde “Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri” teması işlendi. Sürdürülebilir Kalkınma Akademi Ödülleri’ne de ev sahipliği yapan bu toplantıda, geleceğe yönelik hedefleri yakalamak için neler yapılabileceği gerek sektörel gerekse global boyutta değerlendirildi. Toplantının ana tema konuşmacısı ise uzun menzilli, güneş enerjisiyle çalışan deneysel uçak projesi Solar Impulse’ın yaratıcı İsviçreli girişimci Andre Borschberg idi.
Sustineo SDG olarak “Küresel Hedeflere Ulaşmak İçin Özel Sektör Ne Yapmalı ve Bu Nasıl Ölçümlenebilir?’ başlığında destek verdiğimiz konunun ana başlıkları ise şöyleydi: Ocak 2016’da ilgili Birleşmiş Milletler (BM) kararı ile devreye giren Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH), diğer bir deyişle 17 adet Küresel Hedef, gezegeni ve toplumları tehdit eden konularda süregelen mücadelelere devamlılık sağlamakla birlikte, iklim değişikliği, ekonomik eşitsizlik, yenilikçilik, sürdürülebilir tüketim, barış ve adalet gibi yeni alanları da adresliyor. Birbiriyle bağlantılı çalışan bu hedefler, birbiriyle ortak yönleri olan sorunları hep birlikte ele alıyor. 2030 Gündemi olarak anılan bu süreç, ülke devletlerinin, özel sektörün, sivil toplumun ve akademinin birlikte çalışmasını gerektiriyor.
Özel Sektör SKH’ler İçin Neden Önemli?
SKH’ler gezegenin sorunlarına yönelik önemli başlıklar. İklim değişikliğinin artan enerji ihtiyacı ve geleneksel fosil kaynak bağımlılığına karşın 2 derece ısınma senaryosu içerisinde kalabilmesi, hâlâ var olan açlık ve fakirliğin artan nüfus ve doğal kaynak kısıtları içerisinde ortadan kaldırılması, fırsat eşitliğinin ve kaliteli eğitimin her insan için sağlanması, üretim ve tüketimin çevre ve toplum dengesini gözeterek “sorumlu” hale gelmesi, şehirlerin ve altyapıların yaşanabilir alanlar sunabilmesi karmaşık konular. Bilinen iş yapış yöntemleri ve teknolojiler, çözümlerin oluşması için yeterli değil. Bu hedeflere ulaşmak için özel sektörün yaratıcı bakış açısına ihtiyaç var. Özel sektörün fırsatları görmesi ve buna yönelik çözüm üretmeye, teknoloji üretmeye odaklı olması gerekli.
Dolayısıyla SKH’lerinin gerçekleşmesi, özel sektörün buna yönelik çalışma istekliliği ve ortaya çıkardıkları ile doğru orantılı.
Şimdi de diğer boyuta bakalım…
SKH’ler Özel Sektör İçin Neden Önemli?
Bu soruya üç büyük soru ile yaklaşıyoruz: “Doğru şeyi yapıyor muyuz?”, “Finansal olarak faydalı şeyi mi yapıyoruz?”, “Hiçbir şey yapmasak finansal olarak riskimiz ne?”.
“Doğru Şeyi Yapmak” ve Değerli Bir Kurum Olabilmek
Yapılan araştırmalar 1970’lerden bu yana, şirket değerlerinin maddi olan değerleme yöntemlerinden elle tutulamayan dediğimiz, finansal olmayan verilerle arttığını gösteriyor. Maddi olmayan değerin en başında ise itibar yönetimi geliyor. Kurumun çalışanlarına karşı tutu mu, verdiği gelişim fırsatları, inovasyon becerileri, uzun dönemli yatırım bakış açısı, kaliteye verdiği önem, çevre ve toplum için yarattığı olumlu katkı gibi konular bu başlığın altında yer alıyor. Ötesinde, müşterilerin özel sektörden beklentileri oldukça kapsayıcı bir noktaya gelmiş durumda. Müşteriler artık şirketlerin yeni iş olanakları yaratmasını; çevre kirliliği, fakirlik, doğal kaynakların korunması, rüşvet gibi konularla mücadele etmesini; temiz enerji, eğitim, barış gibi konularda aktif olmasını bekliyor. Bu beklentiler, SKH’ler ile uyumluluk gösteriyor.
Özel sektörün kurumsal sosyal sorumluluk bakış açısı bu noktada çok önemli. Yine yapılan araştırmalar, “kişilerin bir şirket hakkında hissettiklerinin %42’sinin o şirketin KSS uygulamaları ile ilgili olduğunu” ve “satın alma, önerme, çalışma ve yatırım yapma dürtülerinin %60’ının şirket algıları ile, %40’ının ise şirketin ürünleri ile ilgili olduğunu” gösteriyor (Reputation Institute, Global Rep Trek’in uluslararası şirketler üzerine yaptığı anket araştırmasına göre). Bu değerlendirmeler bize, özel sektörün “doğru” olanı yapma çabası ile SKH’leri ne oranda önemsemesi gerektiğini açıkça ortaya koyuyor.
Finansal Olarak Faydalı Şeyi Yapmak
SKH’ler, kamu ve özel yatırım akışlarını, iyileşme beklenen alanlara doğru çevirecekler. Burada inovatif çözümler üretenler ve bu dönüşümü doğru yapabilenler için yeni ve büyüyen pazar fırsatları olacaktır. SKH’lerin gerçekleşmesi için 2030’a kadar yaklaşık 5-7 trilyon dolarlık bir finansmana ihtiyaç olduğu düşünülüyor ki bunun %40-50’si gelişmekte olan ülkelere gitmeli. Gelişmekte olan ülkelerde özel sektör, GSYH’nin %60’ına katkıda bulunuyor, %80 finans akışlarından ve %90 istihdamdan sorumlu.
Sürdürülebilirlik ekonomisinin 2030’a kadar 12 trilyon dolarlık yeni iş hacmi ve 380 milyon istihdam yaratacağı öngörülüyor. Bu fırsatlar ağırlıklı olarak enerji verimliliği ve temiz enerji, mobil çözümler, yeni sağlık alanları, döngüsel ekonomi, uygun maliyetli yaşam alanlarının yaratılması gibi başlıklardan gelecektir.
Bu ihtiyaç ve bakış açısı ile özel sektörün yaratıcı becerilerinin, teknoloji ve üretim yeteneklerinin SKH’lerin gerçekleşmesi için son derece önemli olduğu açık. Ötesinde, SKH’ler kaynak ve enerji verimliliklerinin artması, tedarik zincirlerinin bu doğrultuda düzenlenmesi gibi finansal kârlılık açısından çok önemli alanlarda yol açıcı oluyor. Doğası gereği özel sektörün bu fırsatlara yönelmesi beklenmelidir.
Finansal Açıdan Riskler Neler?
İklim değişikliği ile tetiklenen olağanüstü hava olaylarının, su ve diğer doğal kaynak krizlerinin çevresel ve sosyal etkileri artık iş dünyası tarafından kabul ediliyor. Her sene Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forum’unda (WEF) işleri ve ekonomileri tehdit eden konuların başında Ocak 2017 tablosunda olağanüstü hava koşulları, doğal afetler ile tetiklenen zorunlu göçler ve toplumsal huzursuzluklar, su krizleri, en etkili ve en önemli başlıklar olarak yer alıyor.
Bu durum özel sektör için artan ve öngörülemeyen operasyonel maliyetler, sigorta maliyetleri, tedarik zinciri risklerini beraberinde getiriyor. Bu yüzden risklerin değerlendirmesi konusu özel sektörün SKH’lere yönelik sorumlulukları üstlenmesi noktasında önemli bir başlık.
Nereden Başlanmalı, Ne Yapılmalı?
Tüm bulgular bize özel sektörün SKH’ler için, SKH’lerin ise özel sektör için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Peki özel sektör, 17 hedef ve 244 endikatörden oluşan SKH’leri planlarına nasıl alacak? Kuşkusuz bu konu ayrı bir yazının konusu. Ancak ana hatları ile değinmek gerekirse, özel sektör için şu
tavsiyelerde bulunabiliriz:
SKH’leri anlayın: Hepsi eşit şekilde organizasyon açısından öncelikli olmayabilir. Olanların tanımlanması, birbirleriyle bağlantılarının anlaşılması önemlidir.
Kurumsal hedeflerinizi oluşturun: İş vakası analizi ile fayda ve risklerinizi değerlendirin; kurum değerini artıracak konularda 2030 gündemine yönelik net ve ölçülebilir hedefler koyun.
Etki analizi yapın: Hedeflere oranla, nerede olunduğunu inceleyin; pozitif ve negatif etkilere tüm değer zinciri bazında bakın.
Metriklerinizi ve ölçümleme sisteminizi oluşturun: Bu inisiyatiflerin finansal metriklere etkisi anlaşılamıyorsa, organizasyon içerisinde etkin bir çalışma yürütülemez. Metriklerin organizasyon için önemli olan göstergelere (maddesellik) hizmet ettiğine, paydaş önceliklerini kapsadığına, organizasyonel etki, akım ve endüstri standartlarına uygun olduğuna dikkat edin.
Raporlayın, gözden geçirin: Tüm kurumsal yönetim hedeflerinde olduğu gibi, raporlama ve gözden geçirme, sürecin olmazsa olmaz parçasıdır.
Son 13 seneye girdiğimiz şu günlerde, özel sektör adına keyifli bir 2030 gündemi yürütmek dileğiyle…
Andre Borschberg ve Solar Impulse Serüveni Sırada ne var?
Zirve kapsamında İstanbul’da bulunan Andre Borschberg, Solar Impulse ile havacılıkta yenilenebilir kaynaklı enerji kullanımının mümkün olduğunu gösterdiklerini ve “imkansız”a karşı maceralarını anlattı. Doğru bir planlama ve sürekli inanç ile bu mucize peşinde koştuklarını belirten Borschberg, dünya üzerinde bu hayale inanan herkesin desteğinin kendilerine güç verdiğini söyledi. Orta dönemli planlarında havacılığın güvenliği konusuna odaklandıklarını; Solar Impulse’ın yolcu taşıma konusunda değil, haberleşme için gerekli ve mevcut durumda uzaydan çalışarak hem verimsizlik hem de kirlilik yaratan uyduların yerine iyi bir çözüm sunduğunu söyledi.