Gençlerle ‘Eşit bir Dünya’ Çalışması
Eşitsizliği hayatımızın farklı alanlarında farklı derecelerde gözlemliyor ve hissediyoruz. Daha adil, refah seviyesi daha yüksek toplumlar yaratmak için eşitsizlikleri azaltmaya ihtiyacımız var. Eşitsizlikleri azaltmak için de daha çok fikir üretmeli, daha çok iletişim kurmalı, genç sesleri daha çok dinlemeli, yaratılacak dönüşüm üzerinde daha çok çalışmalıyız.
Gençlerin dahil olduğu oluşumlara her zaman destek vermeye çalışan Brika Sürdürülebilirlik ekibi olarak, Düşler Akademisi tarafından Kaş’ta gerçekleştirilen Sürdürülebilir Gelecek Kampları’nın “SDG10-Eşitsizliklerin Azaltılması” konulu haftasına davetliydik.
Alternatif Yaşam Derneği’nin bir projesi olan Düşler Akademisi, engelli bireyler başta olmak üzere toplumsal dışlanmaya maruz kalan tüm bireylerin sanat ve spor yoluyla topluma entegrasyonunu sağlamak amacıyla kurulmuş bir yaşayarak öğrenme merkezi. Burada diğer gençlerle birlikte eşitsizliklerin azaltılması üzerine fikir alışverişinde bulunma fırsatı bulduk.
Neler konuştuk?
Eşitsizliğin sebeplerini tanımlamak amacıyla, bireyin ihtiyaçlarını tanımlayan Maslow Piramidi’ne bakmakla başladık. Sonrasında da eşitsizliğin boyutlarını anlamaya çalıştık.
Maslow piramidi nedir? Amerikalı psikolog Abraham Maslow’a göre göre insanların ihtiyaçları sınırsızdır ve insan bir ihtiyacını giderdikten sonra başka bir ihtiyaç ortaya çıkar. Maslow, kişinin gereksinimlerini 5 basamakta sınıflandırmıştır: fizyolojik, güvenlik, sosyal aidiyet, saygınlık ve kendini geliştirme. Teori, daha düşük bir ihtiyaç karşılanmazsa, daha yüksek olanların göz ardı edileceğini öne sürüyor. |
Açlık ve yetersiz beslenme Maslow Piramidinde en temel basamak. Burayı aşamayan birey diğer basamaklardaki ihtiyaçlarını karşılama noktasına ulaşamıyor.
Peki Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin 2.’si olan ‘Açlığa Son’a ne kadar uzağız?
Yapılan araştırmalar 2020’de her 10 kişiden birinin (811 milyon insan) açlıkla karşı karşıya kaldığını ve neredeyse her 3 kişiden birinin (2.37 milyar insan) yeterli gıdaya erişemediğini söylüyor. Ötesinde, COVID-19 pandemisinin de etkisiyle 2020 yılında dünyada açlıktan etkilenen insan sayısının arttığını Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü verilerine bakarak görüyoruz.
Bu kadar açlığa rağmen, küresel olarak üretilen tüm gıdaların tahminen 1/3’ü kayboluyor veya çöpe gidiyor. Avrupa’da çöpe giden yiyecekler 200 milyon insanı besleyebilecek seviyedeyken sadece Türkiye’de her yıl 18 milyon ton gıda çöpe atılıyor. Bu bize gıdaya erişimdeki eşitsizliği ve sistem düşüncesi eksikliğini gösteriyor.
Gelirdeki eşitsizliğin boyutu nedir?
Credit Suisse Küresel Refah Raporu’nda karşılaştığımız tablo, gelirdeki eşitsizliğin derinliğinin altını çiziyor: “Dünyanın en zengin yüzde 1’i, dünya servetinin yüzde 43,4’üne sahip; 10.000 dolardan az servete sahip yetişkinler dünya nüfusunun yüzde 53,6’sını oluşturuyor ve küresel servetin sadece yüzde 1,4’üne sahip.”
Zenginliğin az bir kitlenin elinde toplanmasının yanı sıra, cinsiyet bazlı eşitsizlik de önemli. Dünya üzerindeki fakirliği 3/4’ünü kadınlar oluşturuyor. Dünya çapında kadınlar, erkekler tarafından kazanılan her dolar için sadece 77 sent kazanıyor. Beyaz olmayan kadınlar, göçmen kadınlar ve anneler için aradaki ücret eşitsizliği de giderek büyüyor.
UNICEF verilerine göre her altı çocuktan biri aşırı yoksulluk içinde yaşıyor. Kadın ve çocukların yoksulluğu eğitimde eşitsizliğini de beraberinde getiriyor.
Türkiye, 35 OECD ülkesi arasında eğitimde ve istihdamda olmayan gençler sıralamasında birinci. 0-24 yaş arasındaki her üç gençten biri ne işte ne okulda ne de kursta bulunuyor.
Küresel iklim krizi etkilerinin en fazla yoksul çocuk ve kadınlar için risk oluşturduğu öngörülüyor. UNICEF İklim Değişikliği Raporu, yaklaşık 1 milyar çocuğun (dünyadaki 2,2 milyar çocuğun neredeyse yarısı), iklim krizi açısından “yüksek riskli” olarak sınıflandırılan 33 ülkeden birinde yaşadığını gözler önüne seriyor.
Dünya Bankası Groundswell raporuna göre; iklim değişikliğiyle mücadele edilmemesi ve gelişmişlik farkını ya da yoksulluğu azaltmak için acil önlemler alınmaması durumunda; iklim değişikliği, önümüzdeki otuz yılda yaklaşık 216 milyon insanı evlerini terk etmeye ve sıcak göç noktaları oluşturmaya itebilir.
Engelli bireylerin eşitsizliği çok endişe veren bir konu. OECD verilerine göre dünya nüfusunun yaklaşık %15’i engelli bireylerden oluşmasına rağmen (yaklaşık bir milyar kişi), dört engelliden sadece biri yardım alabiliyor. Engellilerin önlerine koyduğumuz engeller onları sosyal hayattan ve eğitimden de uzaklaştırıyor.
Türkiye ise AB ülkeleriyle karşılaştırıldığında oldukça kötü durumda:
- AB ülkelerinde ilkokuldan sonra okulu bırakan engelli oranı %25. Bu oran İsveç’te %11’ken, Türkiye’de %60.
- AB’de engellilerin %29,9’u yoksulluk/sosyal dışlanmışlık riski altında, Türkiye’de bu oran %77,1.
Özetle dünya refahı eşit dağılmış durumda değil. Bunun bir sebebi veya sonucu olarak özellikle kadınların, çocukların ve engellilerin daha da eşitsiz bir düzende yaşamak zorunda olduklarını görüyoruz.
Eşitsizliklerin Azaltılması Neden Önemli?
Eşitsizlikler, ülkelerin toplumsal ve ekonomik yönden kalkınmaları için bir engeldir. İnsanlara eşit fırsatların verilmemesi, sürdürülebilir ve daha adil bir dünya ve daha iyi bir gelecek için önemli bir sorun teşkil eder.
Birleşmiş Milletler’in eşitsizliklerin yarattığı sonuçların önemi konusundaki görüşü şu şekilde:
-Eşitsizliklerin fazla olduğu toplumların daha az istikrarlı ekonomileri vardır. Gelir eşitsizliği beraberinde ekonomik istikrarsızlık, mali kriz, borç ve enflasyon getirir.
-Eşitsizlikler eğitim ve sağlık gibi hizmetlere de erişimi etkilediğinden toplumsal gelişim ve toplum sağlığı üzerindeki etkisi de büyüktür.
-Bunların yanı sıra eşitsizlikler ile artan suç oranları, düşen mutluluk ve refah seviyesi toplumsal huzuru da olumsuz etkiler.
Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’nin yayınladığı Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinde İlerleme: Cinsiyete İlişkin Anlık Görüntü 2021 raporu kadınların karşılaştıkları eşitsizlikler ve bunların azaltılmasının önemi hakkında güncel veriler sunuyor. Rapor;
- Eğitimden uzak kalmaya zorlanan kız çocuklarının şiddet, çocuk evliliği, çocuk işçiliği, çocuk kaçakçılığı ve erken doğum riski altında olduğunu vurgulayarak eğitimde eşitliği sağlamanın önemine değiniyor.
- Kadınların karar alma aşamalarına daha fazla dahil edilmesi durumunda karar alma sürecinin daha hızlı tamamlanacağını ve çıkan kararların sosyal ihtiyaçları karşılamaya yönelik olacağını öne sürüyor.
- Kadınların iş gücüne dahil edilmesi ve cinsiyet temelli gelir eşitsizliğinin önüne geçilmesinin sürdürülebilir kalkınmanın yapı taşlarından olduğuna da değiniyor.
COVID-19 pandemisiyle de gördük ki günümüzde hepimizin hayatları birbiriyle bağlantılı. Ekonomik krizler, salgın hastalıklar, yoksulluk, iklim değişikliği, göç, savaş tek bir ülke ya da bölgeyi etkileyecek değil küresel etki gösterebilecek problemler. Bu sebeple her alandaki eşitsizliklerin azaltılması için çalışmalıyız.
Çözümler Nerede?
Sorumluluk kimin?
Cevabımız: Herkesin.
“Kimseyi geride bırakma”mak için beraber hareket etmek, işbirliği yapmak, birbirine destek olmak çok önemli.
Geriye kalan 16 Sürdürülebilir Kalkınma Amacıyla birlikte çalışan ve birlikte değerlendirilmesi gereken SKA10 – Eşitsizliklerin Azaltılması; yaşa, cinsiyete, engelliliğe, ırka, etnik kökene, dine, ekonomik ya da başka bir statüye bakılmaksızın herkesin güçlendirilmesi ve sosyal ve ekonomik olarak kapsanmasını öngörüyor.
Nasıl başaracağız? Toplantımızda değinilen önerilerimiz şöyle sıralanabilir:
- İş hayatında ve toplumda cinsiyete, ırka, engelliliğe, yaşa bağlı olmaksızın eşit fırsatlar yaratılmalı ve ayrımcılık bitirilmelidir.
- Yeniden tasarım yoluyla şehirlerimiz, çalışma alanlarımız herkes için uygun hale getirilmelidir.
- Özel sektör bu prensiplerin uygulanmasında destekleyici ve lider olmalıdır.
- Sosyal girişimler yoluyla problemlere kapsamlı şekilde yaklaşılmalı ve yenilikçi yöntemlerle çözümler yaratılmalıdır.
- Çocuklar ve gençlerin gelişimi için adil rekabet ortamı, temel özgürlükler ve eğitim imkanları sunulmalıdır.
- Çocuklar ve gençler de değişime dahil edilmeli, söz hakkı verilmelidir.
- Güvenli, düzenli ve sorumlu göç politikaları üzerinde çalışılmalıdır.
- Gelişmekte olan ülkeler yalnız bırakılmamalıdır.
Brika Sürdürülebilirlik Eşitsizliklerin Azaltılması İçin Neler Yapıyor?
Biz Junior Ekip olarak Brika Sürdürülebilirlik’in eşitsizliklerin azaltılması ve yeni fırsatlar yaratılması için güzel bir örnek olduğumuzu düşünüyoruz. Boğaziçi Üniversitesi’nde aldığımız “Sürdürülebilir Kalkınma Çağı – STS488” dersi ve heyecanı sayesinde sürdürülebilirlik kariyer yolculuğumuza adım attık. Hizmet verdiğimiz kurumsal ve/veya uluslararası çeşitli sektörlerden aktörler için hazırlanan araştırma ve çalışmalarda aktif rol alıyoruz.
Brika Sürdürülebilirlik’in gençlere desteği ve inancı bununla sınırlı kalmıyor. Liselerde verdiğimiz eğitimler sayesinde daha bilinçli bir kuşağın yetişmesine katkı sağlayarak sürdürülebilirlik konusunda sorumluluk alabilen, daha adil ve eşitsizliklerin en aza indirildiği bir toplum için çalışan bireylerin gelişimine destek oluyoruz.
Özellikle kadın girişimciler olmak üzere girişimcilere ve toplumsal fayda sağlayan projelere destek oluyoruz.
Destek verdiğimiz ETKİYAP (Etki Yatırımı Platformu) ile etki yatırımcılığını geliştirmeye ve sunduğumuz etki ölçümlemeleri ile kurum ve kuruluşlara yaptıkları yatırımın sosyal etkisinin maddi karşılığını bulmaları, böylece takip eden yatırımlarını daha sorumlu yapmaları konusunda yardımcı oluyoruz.
Yapacaklarımız bunlarla sınırlı değil… çok işimiz var…
Kimseyi geride bırakmadan daha adil, refah seviyesi daha yüksek ve daha eşit toplumlara ulaşmak dileğiyle…
Özge Tuğralı
Brika Sürdürülebilirlik / Ekim 2021