AMACIN DEĞERİ NE?
Amacı olan, iyi niyete ve sosyal bir etkiye hizmet etmeye çalışan, çevreyi korumaya saygılı, sosyal-ekonomik dengeleri düzeltmeye çalışan şirket olmak özel sektörün kapsamı dışında mıdır?
Yoksa o şirketi daha da değerli yapar mı?
Yaparsa bu değer nasıl ölçülür? Nasıl daha fazla finansal değer yaratmaya odaklı hale getirilir?
Elimizdeki araştırmalar artık şirketlerin değerlemelerinin sadece %20’sinin açıkladıkları finansal rakamlardan, %80’inin ise finansal olmayan ve elle tutulmayan değerlerden yani iyi niyet, bilinirlik, marka ve kurum itibarı gibi alanlardan geldiğini söylüyor.
Bu oranın %17’si ise 2018’de Reputation Dividend tarafından yayınlanan rapora göre itibardan kaynaklanıyor. Uzun dönemli yatırımların olması, çevresel ve bölgesel sorumluluk, yetenekleri çalışanlar alma ve işte tutma becerisi, kurumsal varlıkların nasıl kullanıldığı, kalite anlayışı, inovasyon yeteneği bu itibar yaratmanın bileşenlerini oluşturuyor.
Esasında bu noktada ortak bir amaç yaratmanın itibar ve diğer kriterler ve hatta finansal kriterler ile birlikte hareket ettiği noktasına geldiğini görebiliriz.
Harvard Business Review ve EY Beacon Institute tarafından Mart 2018’de açıklanan bir araştırmaya göre, ortak amacın kurum içi faydaları şöyle sıralanmış:
Ortak amacı olan organizasyonlarda çalışanların iş memnuniyet oranları %89
– ‘Amacı kuvvetli olan şirketleri öneririm’ diyenlerin oranı %85
– ‘Kurumumun dönüşüm çabası amaç ile entegre olsa daha başarılı olur’ diyenlerin oranı %84
– ‘Amaç odaklı şirketlerin kalitesi ve ürünleri daha iyidir’ diyenlerin oranı %81
– ‘Ortak amacı olan şirketlerin müşterileri daha sadık olur’ diyenlerin oranı ise %80
Bu esasında tüm iş yapış şekillerinde olmasını istediğimiz bir durum. Peki amaç esasında ne ve çalışanlarımız, müşterileriniz, iş ortaklarımız bizden ne bekliyor?
Sürpriz olan şu ki, artık bu beklentileri 20. Yüzyılın sonundakilerden oldukça farklı. Artık bu önemli paydaşlar, özel sektörün ve tüm şirketlerin – aynı devletler gibi – çevre, iklim değişikliği, su ve diğer kaynaklar, biyo-çeşitliliğin korunması gibi konularda mücadele etmesini bekliyor. Sosyo-ekonomik eşitsizliğin azaltılmasına, fakirlik ve açlığın yok edilmesine uğraşmasını talep ediyor.
Dünya üzerindeki farklı bölgelerden müşterilerin %55’i ‘daha sorumlu ürünlere daha fazla para öderim’ diyor ve bu kişilerin yarısı gençlerden oluşuyor. (Nielsen, Haziran 2014)
Gençlerin %85’i ‘amacı olmayan ve sorumlu bir şirkette ne ücret verilirse verilsin çalışmam’ diyor (Cone Communications, Kasım 2016).
Amerikalı tüketicilerin %66’sı ‘amacı daha kuvvetli olan bir kurumun ürünlerine hemen geçerim’ diyor (Cone and Porter Novelli, Mayıs 2018).
Amaç odaklı faaliyet yapmak yeni bir kavram değil. B-Corp diye anılan yani ‘Benefit Organization’lar olarak bilinen kurumların kuruluş ve varoluşları amaçları bunun etrafında. En bilinen örnekleri ile bu kurumlar Ben&Jerry, Patagonia, Interface Halı, The Body Shop, Seventh Generation ki bunların esasında büyükleri etkilediklerini ve bazılarının o büyükler tarafından satın alındıklarını biliyoruz.
Burada yeni olan, artık her başarılı ve sürdürülebilir olmak isteyen kurumun amaç odaklı olması – ve tüm iş modelinin merkezinde bunun yer alması gerekliliği.
Start-up’ların bu doğrultuda yapılanmaları artık her geçen gün daha fazla gördüğümüz bir durum. Özellikle gençler, kendi girişimlerinde bir amaç olmasını istiyor ve ötesinde bu amaca değer veren yatırımcının kendileri ile birlikte olmasını talep ediyorlar. ‘Akıllı sermaye’ kavramlarının içerisinde esasında bu amacı aradıklarını görebiliriz.
Bu durum – ve hatta zorunluluk – beraberinde oldukça önemli soruyu getiriyor:
– Mevcut iş yapış ve yatırım bakış açımız amaç odaklı hale nasıl gelir?
– Süregelen kurumların dönüşümü nasıl olur?
– Amaç nasıl ölçülür? Raporlama sistemlerinin içerisine nasıl girer?
Soruların cevapları çok basit olmasa da dönüşümün çok hızlı olacağını düşünüyoruz. Örneğin Avrupa Birliği’nin 500 çalışan ve üstü kurumların finansal harici (çevresel, sosyal) konularda da raporlama yapma zorunlulukları 2018 yılı itibarıyla devreye girmiş durumda.
MCS (Multi Capital Scorecard), bir entegre raporlama şekli olarak Birleşmiş Milletler (UNEP) ve B-Corp’lar tarafından öneriliyor.
BM 2030 gündemi, kurumların amaç etrafında çalışmaları ve raporlamaları konusunda önemli bir beklenti yaratmış durumda. Her gün farklı bir küresel oyuncudan bu konulardaki taahhütlerini duyuyoruz.
Özetle, amaç odaklı faaliyet tüm kurum ve şirketlerin – ölçekten bağımsız olarak – gündemlerine girmek zorunda. Sürdürülebilir olmanın yolu buradan geçiyor. Bu durum yatırım bakış açısı da yatırımcıdan beklentiyi de amaç etrafında hızlıca değişmek zorunda bırakmaktadır.